Anksiyete, endişe, kaygı, korku ve bunaltı olarak ifade edilmekte olan bir duygudur. Kaygı yani korku ve endişe duygusu hemen hemen tüm insanlara temas etmektedir. Herhangi bir haftayı kaygı ya da korku olarak tanımlayabileceğimiz bir duyguyu yaşamadan geçiren pek az kişi vardır. Kaygı bozukluğu olan kişiler ise bu rahatsızlığı yaşamayan kişilere göre süre olarak da şiddet olarak da karşılaştırılamaz. Korkuya benzer bir durum olan anksiyete farkında olunan bir dış tehdit, tehlike anlamı taşıyan korkudan farklıdır çükü anksiyete çoğu zaman açık bir tehdit olmadan ortaya çıkmaktadır.
"Anksiyete“ sebebi bilinmeyen ve çözümlenemeyen bir olay karşısında duyulan bir panik, bazen ise bir daralma, bazen de şuurun derinliklerinden gelen korku, tehdit algısı ve huzursuzluk olarak da tanımlanmıştır.
Şiddete maruz kalan kadınların depresyon, anksiyete ve fobiler açısından daha fazla risk altında oldukları bulunmuştur. Cinsel ve fiziksel kötüye kullanım, cinsiyet ayrımı, istek dışı gebelik gibi konular da kadının psikolojik durumunu olumsuz olarak etkilemektedir. Anksiyete, somatik şikayetler, obsesif kompulsif bozukluk ile ilgili belirtiler cinsel şiddetin kurbanı olan kadınlarda daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır.
Suriyeli kadınlar üzerinde yapılan bir çalışmada da fiziksel şiddet ve psikolojik bozukluklar arasında güçlü bir ilişki bulunmuştur. İsrail de ise hem fiziksel hem de cinsel şiddete maruz kalan kadınların öz saygılarının anlamlı derecede düşük olduğu daha şiddetli depresyon, anksiyete ve stres yaşadıkları belirlenmiştir.
Depresyon ile anksiyete bozukluklarının birlikteliğine oldukça sık rastlanmaktadır. Depresif bozukluğu olanların %40 ının birlikte bir anksiyete bozukluğu olduğu bir başka çalışmanın sonucunda yer almaktadır.
Şiddete maruz kalmak kadının bedenin de özellikle de ruhunda onarılması güç yaralar açmaktadır. Şiddet mağduru bir kadın yoğun korku hisseder, özgüvenini, benlik saygısını, yaşama isteğini yitirir. Baskıyı zamanla içselleştirir, kendini suçlar, çaresiz olduğunu düşünür. Sonuç olarak da duygu durumunda bozukluk ortaya çıkabilmektedir. Baş etme sürecinde maruz kalınan şiddetin sıklığı, büyüklüğü, süresi ve sosyal destek fırsatlarından yararlanılması önemlidir.
Kadına yönelik şiddetin, mağdurları ve tanıkları için yıkıcı etkileri söz konusudur. Depresyonun ve anksiyetenin ortaya çışında tek bir risk etkeninin yeterli olmadığı bilinse de şiddete maruz kalmış olmanın önemli bir etken olduğu reddedilemez. Şiddet, depresyon ile anksiyetenin oluşumu ve düzeyinin artması, travma sonrası stres bozukluğu, benlik saygısında azalma gibi sonuçlara neden olmaktadır.